İlk emir olması sebebiyle üzerine çok düşünülmesi gereken bir nokta “OKU”. Peygamber efendimize neden okuma yazma bilmediği halde ilk olarak okumak emredilmiş? El-Hakim ismi şerifi vesilesi ile Alemlerin Rabbi’nin bir şeyi gereksiz, sebepsiz olarak buyurmayacağını, hükmetmeyeceğini biliyoruz. O zaman bu hükmün arkasında bizim anlamaya çalışmamızı istediği farklı gerçekler mi var?
Dünya üzerinde her olay ve işin arkasında yatan başka bir gerçek vardır. Hiç bir konu bütünüyle açığa çıkmış değildir. Her şeyi bütün açıklığı ve gerçekliğiyle bilen yalnız Allah C.C. Hz.’leridir. Bize ilmin özünü O’ndan talep edip gerisini okuyup, araştırmak düşmektedir. Elmadaki, portakaldaki vitamini, vücuda faydalarını, geminin nasıl su üzerinde durabildiğini, astronomiyi, vesair bil cümle bilgiyi okuyarak, araştırarak insanların yararına sunmak gereklidir.
Dert sadece okumanın önemini vurgulamak değil. Zira bir şekilde hayat şartları bizi uzun yıllar okullara gönderiyor, bir çok şeyi kolaylıkla öğrenmemizi sağlıyor. Fakat öğrenmek İslam toplumu için bitmek tükenmek bilmeyen bir arzu olmalı. Sürekli açlık çekilen konuların ilk sıralarında yer almalı. Devlet yönetiminde, ticarette, hayatın sosyal alanlarında müslüman hem bilgili hemde geleceğe ışık tutan rolde olmalı.
Müslümanlar çok uzun yıllar bu bahsettiğimiz misyona sahip bir bilgi kaynağı olarak kaldılar. Sonrasında batı medeniyetleri kavramı ortaya çıktı ve bir süre sonra da müslüman cahil kaldı, geri kaldı. Konuyu sadece teknolojik olarak da ele almıyoruz. Medeniyet kelimesi Arapça’da şehirli anlamında kullanılan bir kelimedir. Oysa bir çok İslam şehrinde ne vaha ne de bedeviler vardı. Öğrenmeye istek yoktu. Geride kalmanın da esas sebebi buydu. Dünyaya dair kalıplaşmış hayatlar vardı, Allah rızası için öğrenme ve öğretme azdı. Yoktu diyemeyiz ama olması gerekenden az olduğu aşikar. Bunu da bir serzeniş değil değerlendirme olarak algılamak gerekir. Yoksa ne bu dönemde ne de o dönemde yorum yapmak bizim haddimize değildir.
Ama kabul edilemeyecek bişey varsa o da şudur ki; Müslüman dediğin cahil olamaz. İlmin bir yüzü dünyaya bakar diğer yüzü ledüna bakar. Müslüman hem dünya için gerekli ilimleri bilir, hem ilm-i Ledün’e ait gerçekleri arar. Sürekli bulma çabası içerisinde olur. Değilse bildiği kadarıyla insanlığa nasıl faydam dokunur derdinde olur. Ama okumak, öğrenmek hep hayatının baş köşesinde olur. Bunu yaparken de tek derdi Allah rızası olur. Öyle ki Allah rızasını gözeterek bir insanın hayatına dokunmak, umulur ki bir müslümanın kurtuluş bileti olur.
Çok da uzatmadan lafı; okumamız lazım.
- Kuran’ı Kerim’i arapça okumamız lazım (Allah’ın kelamıdır, ruhun şifasıdır.)
- Meal okumamız lazım (Allah sizinle Kuran aracılığıyla konuşur. Ne dediğini anlamak lazım.)
- İlmihal okumamız lazım (Neyin ne olduğu, nasıl yapıldığını, neden öyle olduğunu bilmemiz lazım)
Sonrasında her gördüğümüzü de bu okuma halkasına almak lazım. Şayet alamıyorsak, öğrendiklerimizden anlatmamız lazım. Zira bilginin zekatı öğretmektir. Müslüman olarak bilgili olmamız lazım. Dünyada başarılı olarak gösterilen insanların çoğunun müslümanlar arasından çıkması lazım. Allah, rızası için çıkacağımız bu yolda kendisine vasıl olmayı nasip etsin. Bizi muvaffak ve muzaffer eylesin inşallah.
Selam ve dua ile.